29 Ağustos 2012 Çarşamba

Percy Jackson ve Olimposlular Serisi-Labirent Savaşı (4.Kitap)


-Labirent Savaşı-

Arka Kapak:''Percy,yeni okulunun düzenlediği alıştırma gezisinin eğlenceli olacağını zaten düşünmüyordu.Eski bir ölümlü tanıdıkla beraber iblis ponpon kızlarla mücadele etmesi gerekince bu gezi iyice içinden çıkılmaz hale geliyor
Olimposlular ile kötü Titan Lordu Kronos arasındaki savaş gittikçe körükleniyor.Her an istilaya açık durumdaki Melez Kampı bile artık sihirli sınırlarıyla bir zamanlarki güvenli yer değil.Titan ordusunun baskınını engellemek için Percy ve diğer melez dostlarının karanlık bir labirentten geçmesi gerekiyor,her bir köşesinde başka sürprizler bekleyen,sürekli yenilenen,üstelik canlı bir labirentten.''


19 Ağustos 2012 Pazar

Percy Jackson ve Olimposlular Serisi-Titanın Laneti (3.Kitap)

-Titanın Laneti-

Arka Kapak:"Yunan tanrıları ve melezlerin dünyası çok büyük bir savaşa hazırlanıyor. Bu savaş, herşeyi yakıp yıkacak, geri dönülmesi olanaksız sonuçlar doğuracak bir savaş olabilir! Percy'nin kendisi gibi güçlü dostlara ihtiyacı var, yeni tanıştığı gizemli melez kardeşler ona destek mi olacak köstek mi? Titanların efendisi Kronos en büyük tuzağını kurdu, tanrıları ve melezleri bekliyor! Serinin bu üçüncü kitabında Percy en korkunç gerçekle yüzleşiyor: Titan'ın Laneti. Bu lanete yalnızca çok güçlüler karşı koyabilirler, peki Percy bunu başarabilecek mi?"


16 Ağustos 2012 Perşembe

Percy Jackson ve Olimposlular Serisi-Canavarlar Denizi (2.Kitap)

-Canavarlar Denizi-


Benim Yorumum: (SPOILER İÇERİR.)
*Özet niteliği taşımaktadır.

‘’Canavarlar Denizi’’, Rick Riordan’ın yazmış olduğu ‘Percy Jackson ve Olimposlular’ serisinin ikinci kitabıdır.İlk kitabındaki gibi oldukça ve hatta bana göre daha fazla macerayla doluydu bu kitap.Her bölümü sürükleyici ve ilgi uyandırıcıydı.Yazarın kullanıldığı basit dil de kitabın okunmasını daha da kolaylaştırıyor açıkçası.Kitabın konusuna gelecek olursak:
  Melez Kampı’ndaki geçen yılını oldukça maceraları geçiren Percy,bu yıl başladığı okulunu ve hayatını sorunsuz bir şekilde devam ettirmektedir.Yıl boyunca hiçbir canavarla karşılaşmamış ve okulunda da hiçbir sorun yaşamamıştır.Ta ki okulun son gününe kadar.O gün spor dersinde karşılaştığı canavarları görünce bu yılı da sorunsuz bir şekilde tamamlayamayacağını anlamıştır.Canavarlarla giriştiği bu kavgada ona okulda yeni tanıştığı arkadaşı Tyson yardım etmiştir.Tyson canavarlara karşı oldukça cesur ve güçlü bir tavır sergilediğinde Percy buna her ne kadar şaşırsada aldırış etmemiştir.Çünkü canavarları altetmişlerdir.Okulda yaşanan bu olayı duyan Annabeth de hemen Percy’e yardıma gelmiş ve yanında olan arkadaşı Tyson’a karşı kaba bir tavır sergilemiştir.Daha sonra bu tavırlarının asıl nedenin Tyson’nın da normal birisi olmaması ve daha da önemlisi bir kiklop(tepegöz) yani bir tanrı ile doğa ruhlarını çocuğu olması olmuştur.Kikloplar normalde dışlanan ve anormal varlıklar olarak gözükmektedir.
Olaylar böyle devam ederken Melez Kampında ciddi sorunlar yaşanmaktadır.Çünkü kampı koruyan ağaç zehirlenmiştir.Kamp artık güvende değildir yani canavarların saldırılarına açık hale gelmiştir.Kampa geldiklerinde bunu öğrenen Percy ve Annabeth hemen bunun için bir görev almak isterler ama görev onlar yerine Ares’in kızı Clarisse’ye verilir.Görevi kampı koruyan ağacı kurtarabilecek sihirli güce sahip ‘’altın postu’’ bulmaktır.Görevi alamayan Percy ve Annabeth bu saçmalığa bir anlam verememişlerdir.Kampta geçirdiği günlerde yine garip rüyalar gören Percy bu seferde rüyalarında Pan’ı aramaya giden yakın arkadaşı Kıvırcık’ı görmeye başlaması ile onun başının dertte olduğunu düşünür ve hem Kıvırıcık’ı hem de altın postu bulmak için Annabeth ve Poseidon’un yeni oğlu yani kendisinin kardeşi olan Tyson ile kamptan gizlice ayrılırlar.Böylece yeni maceraları başlamıştır.
Olaylar devam ederken altın postu arayanın sadece onlar olmadıklarını da öğrenirler.Percy’nin geçen yıl kamptan arkadaşı olan ve Titanların Kralı Kronos için çalışan Luke da postu aramaktadır.Amacı postun gücünü kullanarak Kronos’un iyileşmesini sağlamaktır.Tüm bunlar devam ederken Kıvırcık da kiklopların ilki olan Polyphemus tarafından kaçılırmıştır.Ayrıca altın postta Polyphemus ile birlikte ‘’Canavarlar Denizi’ndedir.
Kitabında sonlarına doğru Percy ve arkadaşları Luke ve yandaşlarının ve yolculuk sırasında karşılaştıkları canavaların saldırılarına rağmen Kıvırcık’ı kurtarmayı ve altın postu almayı başarırlar.
Kampa dönüp altın postu,kampı koruyan ağacı kurtarması için kullanırlar ve postta işe yarayıp kampı eski güçlü ve sağlıklı haline getirir.Ama bir sorun vardır her şeye rağmen Kronos onları oyuna getirmiştir.Tüm bunları en başında beri planlamıştır.Percy’nin altın postu alıp kampı kurtaracağını ve bir zamanlar normal bir melez olan ve sonra kampı koruyan ağaca dönüşen Thalia’yı kurtaracaklarını biliyordu.Post görevini yerine getirmiştir ama bunu yaparken uzun zamandır ağaç olan Thalia’yı da normal haline çevirmiştir.O zaman Percy olanları ve kehaneti daha iyi anlamaya başlar.Kehanette bahsi geçen üç büyük tanrılardan birinin melez çocuğu çok güçlü bir silah olarak kullanılabilcekti.Bu melez ya kampı kurtarıp onların güvenliğini sağlayacaktı ya da Kronos onu kendi tarafına geçirerek onlara karşı kullanıp her şeye hakim olacaktı.Artık bu güçlü silah olabilecek iki kişi vardır.Biri Poseidon’un oğlu Percy Jackson diğeri ise Zeus’un kızı Thalia’dır.

Bazen sadece 'sevgi' gerekir.

''Bu başlığı  neden durup dururken açtın,bu blogun amacı kitap yorumlarını paylaşmak değil miydi?'' diye soracaksınız şimdi.Açıkçası bu blogu sadece kitap yorumları yazmak için açmadım.Blogumun adından anlaşıldı gibi,ben 'Mai Kalem'imden neler dökülürse yazmak,kendimi tatmin etmek ve bazen de hayatı anlatmak için açtım bu blogu.
Sevgiye gelecek olursak eğer,nedir sevgi?Bir annenin çocuğu için gösterdiği ilgi mi?İki sevgilinin birbirleri için besledikleri duygu mu?Yoksa küçük bir çocuğun sokakta bulduğu yaralı bir hayvana baktığı o bakış mı?Benim cevabın HEPSİ'dir.Çünkü insanlar her şeyden bir mutluluk bulabiliyorsa neden her şeyede bir mutluluk,bir sevgi veremesinler.Bu ister bir annen küçük bir öpücüğü,ister sevgilinin dudağına kondurduğu bir öpücük olsun.Hepsinde de amaç karşındakini mutlu etmek,onu sevdiğini göstermek değil midir?İşte benim 'sevgi' için düşündüklerim bunlar.Her insan sevebilir,yeter ki o da birisi tarafından sevilsin.
Neyse bu gecelik benden bu kadar.Daha fazla derinlere dalmayayım.Sizinde sevmeniz ve sevgi göstermeniz umuduyla,iyi geceler...

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Haftanın Şarkısı

-HAFTANIN ŞARKISI-
Neredeyse her gün müzik dinlediğim için geçenlerde bu konu hakkında aklıma bir fikir geldi.Neden bu dinlediğim ve hoşlandığım müziklere blogumda da bir köşe hazırlamıyorum diye?Sonra bu fikir üzerinde iyice düşündüm ve her haftanın ilk günü yayınlayacağım bir 'Haftanın Şarkısı' köşesi yapmaya karar verdim.Böylece sizde benim ne tarz müzikler dinlediğimi ya da kendinize buradan sevebileceğiniz şarkılar veya şarkıcılar bulabileceksiniz.Lafı fazla uzanmamak gerekirse blogumun sağ köşesinde her haftanın ilk günü yeni şarkılar bulacaksınız,eğer isterseniz resimin üzerine tıklayarak bunları dinleyip iyi bir vakit geçirebilirsiniz diye umut ediyorum. (NOT:Her hafta böyle bir başlık açmayacağım.Pazartesi günleri blogumun sağ köşesinde 'Haftanın Şarkısı' kısmından yeni şarkılara bakabilirsiniz.)

Haftanın ilk şarkısına gelecek olursak;benimde beğenerek dinlediğim ve bu aralar yeni yeni dinlemeye başladığım bir şarkıcı ve onun slow tarzı şarkısıyla başlamak istedim.Umarım beğenirsiniz.Görüşlerinizi yorum yazarak bildirebilirsiniz.İşte haftanın ilk şarkısı;

                 #1 Lana Del Rey-Born To Die







12 Ağustos 2012 Pazar

Cadı-Yasmine Galenorn

Cadı-Yasmine Galenorn


Kitabın Orjinal Tanıtım:
Biz D’Artigo kardeşleriz: Öteki Dünya Haber Alma Ajansı’nın yarı insan,yarı peri,seksi ve zeki ajanlarıyız.Fakat insan ve peri karışımı kanımız,olmadık zamanlarda yeteneklerimizi etkileyerek,bizi zor durumda bırakıyor.Kardeşim Delilah,stresli durumlarda küçük bir kediye dönüşüyor.Menolly,hala ölümsüz olmaya alışmaya çalışan,bir vampir.Ve ben mi?Ben Camille,harika bir cadıyım.Düşmanlarıma zor anlar yaşatan sihirlerimin sonuçları,havalar kadar tahmin edilemez olsa da...
Ajanlarımızdan biri olan,Jocko,Öteki Dünya’ya açılan kapı ve aynı zamanda insanların ve bizim gibi perilerin takıldığı bir bar olan,Wayfarer Inn’de öldürüldü.Her ipucu bizi,Yer altı Ülkelerinin ruh yiyici,kötü kalpli lideri,Gölge Kanat’a götürüyordu.İnsanlığı yok edip,Dünya’yı ve Öteki Dünya’yı kendi oyun alanı haline getirmek istiyordu.Bizim görevimiz: Gölge Kanat ve adamlarının,Wayfarer’dan Dünya’ya geçmelerini engellemekti.Cinler,birden,Dünya’da belirdiler.Ve önlerinde,sadece, ben ve beceriksiz kardeşlerim vardık.Ama onlar için,bir sırrımız vardı: hatalı bir tür olabilirdik ama hiç kimse,D’Artigo kardeşlerle başa çıkamazdı...

10 Ağustos 2012 Cuma

Açlık Oyunları Serisi

-AÇLIK OYUNLARI-

Merhabe,bugünki konuyu herkesin beğeniyle okuduğu bir seri olan ''Açlık Oyunları'' ile açmak istiyorum.Açlık Oyunları benimde severek okuduğum ve takip ettiğim bir seridir.Konusu okuduğum zaman bana çok ilginç gelmiş olmalı ki serinin üç kitabınıda yaklaşık olarak 3-4 hafta içinde bitirmiştim.Her neyse gelelim bu başlığı açma sebebime:Açlık Oyunları başlığını açma sebebim,belki benim gibi bu serinin hayranı olan kişiler veya seriyi henüz okumamış ama okumak isteyen kişiler için bilgi alışverişi niteliği taşımasını istememdir.Yazının devamında kendi çekmiş olduğum 'Açlık Oyunları' kitap serimin resimlerini ve yine kendi yaptığım bir kaç photoshop'u görebilirsiniz,ama önce bilmeyenler için serinin arka kapak yazısını paylaşalım.

Arka Kapak
'Bu kitaba o kadar bağımlı kaldım ki, yemeğe çıktığımda bile kitabı yanımda taşıdım ve masanın altında okumaya devam ettim. Hikayesi beni birçok gece uykusuz bıraktı çünkü bitirdiğimde bile, yatakta bu kitabı düşünmeye devam ettim. Açlık Oyunları kesinlikle büyüleyici.'
—Stephenie Meyer

'Elimden bir türlü bırakamadım… Bağımlısı oldum.'
—Stephen King

KAZANMAK ÜN VE TALİH, KAYBETMEK İSE KESİN ÖLÜM ANLAMINA GELİR. BU OYUNUN GALİBİNİN KARNI DOYACAK KAYBEDEN İSE ÖLÜMLE TANIŞACAK… AÇLIK OYUNLARI BAŞLASIN..

Şimdide yukarıda bahsetmiş olduğum serinin resimlerine ve yapmış olduğum photoshoplara bir bakalım:

(NOT:Giflerin bazılarının üzerinde eskiden photoshop yaparken kullandığım 'Zero' ismini görebilirsiniz.Yanlış anlaşılmasın hepsi bana aittir.Zaten başka bir yerden alıncada link belirtiyorum mutlaka.)

-Serinin Kitapları-

Yaptığım Photoshop Çalışmalarım:





(Resimlerin üzerine tıklayarak orjinal boyutlarında görebilirsiniz.)
Umarım herkesin hoşuna giden bir konu olmuştur ve inşallah seri hakkında bilgisi olmayanlar içinde bu başlık aydınlatıcı olmuştur. :)

9 Ağustos 2012 Perşembe

Aklından Bir Sayı Tut-John Verdon

Aklından Bir Sayı Tut-John Verdon
Orjinal Tanıtım:
Bir adam, posta kutusuna bırakılmış imzasız bir mektup alır. Mektupta şöyle yazmaktadır: "Aklından herhangi bir sayı tut. 1 ila 1000 arasında herhangi bir sayı." Adam öylesine 658 sayısını tutar. Not şöyle devam etmektedir: "Sırlarını nasıl bildiğimi göreceksin... Küçük zarfı aç." 

"Aldıklarını geri vereceksin
Vermiş olduklarını aldığın zaman.
Biliyorum ne düşündüğünü,
Ne zaman uyuduğunu,
Nereye gittiğini,
Nereye gideceğini.
Seninle bir randevumuz var,
Bay 658."

Sıradanlıklara meydan okuyan, anında başınızı döndürecek ve ilgi çekici karakterlerinin kalp atışlarını tüm gerçekliğiyle hissedeceğiniz bir kitap "Aklından Bir Sayı Tut" kolay kolay unutmayacağınız bir roman.


                                                                               

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Percy Jackson ve Olimposlular Serisi-Şimşek Hırsızı (1.Kitap)

Serisi-Şimşek Hırsızı

Orjinal Tanıtım:
Bir gün birisi çıkıp size Antik Yunan tanrılarının hâlâ hayatta olduklarını söylese ne yapardınız? Ya annenizin ya da babanızın bu tanrılardan biri olduğunu öğrenseniz? Olağanüstü güçlere sahip olduğunuzun farkına varsanız? Ama bir yandan da peşinize mitolojik efsanelerdeki canavarlar düşse? Ne yapardınız? Percy’nin yaptığını…

Benim Yorumum: (SPOILER İÇERİR.)
*Özet niteliği taşımaktadır.
Kitap normal bir öğrenci olan Percy Jackson’ın başından geçen ilginç ve bir o kadar da inanılması güç maceraları anlatmaktadır.Percy okuma yazma sorunları olan,hiperaktif ve başı beladan kurtulmayan 12 yaşında bir gençtir.Hayatında her şey normal bir şekilde devam ederken bir gün kendisini takip eden ve daha önce hiç görmediği tuhaf yaratıklar tarafından hayatı adete değişmiştir.İlk başlarda bunların sadece kafasında canlandırdığı şeyler ve hayal gücünün oyunları olduğunu düşünür.Fakat daha sonra bu canavarlardan birinin kendi okul öğretmeni olduğunu ve onu her nasıl başardıysa toza çevirdiğini görünce bunların gerçek olduğuna inanmaya başlar.Olaylar böyle devam ederken okulunda tek sevdiği öğretmen olan Latin hocası ona tüm bu canavaları ve neler olduğunu anlatmak zorunda kalır.Latin hocası ona,tanrıların hala hayatta olduklarını ve diğer tüm yunan tanrılarını ve bu yaratıkları açıklamaya başlar.Tabii ilk başlarda Percy yine bunlara aldırış etmez ve bunları birer saçmalık olarak görür.Ama daha sonra devam eden bu yaratık olaylarının sonucunda tüm bu ‘’Yunan Tanrıları’’ olaylarına inanmaya başlar.Hatta bunlar yaşanırken okuldaki tek dostununda bir ‘’satir’’ yani keçi adam olduğunu öğrenir.Artık bu olağan dışı şeylere iyice alışmıştır.
Bir gün okulda satir arkadaşının ve latin hocasının konuşmasına kulak misafiri olur ve kendisinin üç büyük tanrıdan birinin oğlu olduğunu öğrenir.Yani bir yarı tanrı.Tüm bunlar yaşanırken kaldığı yatılı okuldan doğruca evine,annesinin yanına gider ve bunların ne anlama geldiğini sorar.Annesi ona olaylar tam anlamıyla anlatmamaktadır.Ama onun güvende olmasını istediği için istemeye istemeye onu bir yaz kampına gönderir.Fakat bu yaz kapmı sıradan bir kamp değildir.Tüm tanrıların çocuklarının burada eğitim aldıkları diğer satirlerin ve perileri yaşadıkları bir kamptır burası.Annesi onu buraya peşinde olduğu canavarlardan korumak için göndermiştir.Ne yazık ki kampın girişine varamadan Percy annesinin bir ‘’minator’’ tarafından yani yunan efsaneleride bir boğa adam tarafından öldürüldüğünü görür.Her ne kadar acı bir durum olsada Percy,satir arkadaşı ile kampa yani güvende olacakları yere gitmek zorundadır.
Olaylar böyle devam ederken Percy her ne kadar annesinin yokluğunda acı çeksede kampa alışmaya başlar ve kendisini bir tanrıçanın kızı olarak tanıtan Annabeth ile tanışır.Böylece üç arkadaş kampta birlikte vakit geçirirler.Kampa ilerleyen günler Percy her türlü eğitimi almaya başlar ve bir gün sıradışı bir şekilde babasının kim olduğunu öğrenir.Babası denizlerin tanrısı olan Poseidon’dur.Artık o denizin tanrısının oğludur.
Çok geçmeden kampta bir hırsızlık olayı duyulur.Zeus’un ilk şimşeği çalınmıştır.Ve bunu Percy’nin yaptığını düşünülür.Çünkü o üç büyük tanrı olan Zeus,Poseidon ve Hades’in birbirlerine verdikleri ölümlülerle birlikte olmama ve çocuk yapmama yeminine uymayan Poseidon’un oğludur.Olaylar böyle devam ederken Percy’e bir görev verilir.İlk şimşeği bulmalı ve tanrılar arasında bir savaş başlamadan önce onu geri iade etmelidir.Percy,Kıvırcık ve Annabeth bu görev için görevlendirilmişlerdir.
Olaylar böyle devam eder.Percy ilk şimşeğin Hades tarafından çalındığını düşünür ve onunla konuşmak için arkadaşlarıyla birlikte Yeraltı Dünyasına giderler.Ve asıl maceraları başlar.
Kitabın sonlarına doğru ilk şimşeği çalanın Hades olmadığı ve hırsızın üç büyük tanrıların babası olan Kronos tarafında şeçilen bir kişi olduğu anlaşılır.Bu kişi Percy’nin kamptaki yakın arkadaşı olan Luke’tır.
Ve kitabın sonunda ise Percy ilk şimşeği bulup Zeus’a iade eder,aslında ölmemiş olan annesini kurtarır ve rüyalarında gördüğü ve yeni yeni uyanan bir felaketin habercisi olan Kronos için endişelenmeye başlar.Daha sonra Percy tüm bunları düşünmemeye çalışır ve gelecek sene tekrar gelmek için kampı geride bırakarak annesinin yanına ölümlülerin dünyasına geri döner.

Kitap ile İlgili Görseller:

Serinin Kitapları

Serinin Kahramanları





Serininn Baş Karakteri


Serinin İlk Film Uyarmasından Bir Afiş

Tanrılar: Poseidon - Zeus - Hera - Apollo - Ares - Athena-
Artemis - Hades - Hephaistos - Hermes.



Not:Üzerinde ''Mai Kalem'' baskısı bulunmayan bütün resimler ''Forever Percy Jackson!'' adlı facebook sayfasından alınmıştır.

7 Ağustos 2012 Salı

''Mutlu olmak için birine ihtiyacın yok.Al kahveni ve bir kitap oku.''

Ne kadar doğru bir söz değil mi?Bu resmi internette bulmuştum ve hoşuma gittiği için paylaşmak istedim.Açıkçası çok anlamlı geldi.Sizce de öyle değil mi?Yani illa birine ihtiyacımız mı olmalı ''mutlu'' olmak için?Bence,tabiki de hayır.Yani insan en ufak şeylerden bile mutluluk duyabiliyorsa,bunu güzel ve hoş bir kitap okuyarak da yapabilir değil mi?Bunu sadece kitapla sınırlandırmamak da gerekir tabi ki,çünkü insan her zaman mutlu olabilir yeter ki etrafına olumlu baksın.

Bu kahve-kitap ilişkisini benim çektiğim bir resimle de görsellendirmek istiyorum.İşte çektiğim resim..Umarım beğenirsiniz. :)

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Gece Nöbeti-Tess Gerritsen

Gece Nöbeti-Tess Gerritsen
Orjinal Tanıtım:
Bir yanda büyük şehir hastanelerinin baş döndürücü kalabalığında kazanılan deneyim ve başarılar; diğer yanda küçük bir kasabanın acil servisinde, mezarlık vardiyası da denen sakin gece nöbetleri.

Bir yanda gece yarısı anlaşılamayan bir nedenle hastaneye bırakıldıktan sonra kaybolan yaşlı bir adam; diğer yanda her şeyden habersiz, patlamaya hazır birer saatli bomba gibi sokaklarda dolaşan kadınlar.

Bir yanda bakıma muhtaç yaşlı bir anne, mutsuz bir kızkardeş ve parçalanmak üzere olan bir aile;diğer yanda kuşkular üzerine kurulu, kaçamak bir aşk.

Ve hepsinin ortasında tek başına bir kadın doktor: Toby Harper. Başta mesleki itibarını kurtarmak için giriştiği onur mücadelesi, bir süre sonra karanlık güçlerin de dahil olmasıyla, ölümcül bir kedi fare oyununa dönüşüyor. Kayıp bir hastanın peşinde, kendisini tehlikenin tam ortasında bulan Toby Harper'ın heyecan dolu hikâyesi beklenmedik sonuyla kanınızı donduracak.


                                     

''O''-Stephen King

''O''-Stephen King
Orjinal Tanıtım:
Yıllar önce çocukluk kabuslarına giren ''O'' tüm kötülükleriyle geri dönmüştü.''O'' nu yok etmeleri için korkularını yenmeleri ve birlikte hareket etmeleri gerekiyordu.Ama bu hiç de kolay değildi,çünkü ''O'' şeytanın kendisiydi...

Benim Yorumum:
Kitap,Derry adında bir kasabada yaşanan cinayetlerle başlıyor.Ana konusunda ise Derry adında ki bu kentte palyaço kılığındaki bir yaratığın küçük çocukları öldürmesi ve o yıllarda Derry’de yaşayan bir grup çocuğun anıları anlatılıyor.O yıllarda palyaço,bu çocukları da öldürmek istiyor ve çocuklar ile palyaço arasında yaşananlar mücadele anlatılmaya çalışılıyor.Çocukların küçük yaşta bu yaratığı öldürmek için vermiş oldukları yemin,yıllar sonra hepsinin tekrar bir araya gelmesine ve tekrar bu yaratıkla savaşmalarına neden oluyor.Sonunu ise King bana göre mutlu ve huzurlu bi son diyebilceğimiz bir şekilde bitirmiş açıkçası.Yani genel olarak güzel bir kitap diyebilirim.Stephen King hayranlarının okuması gereken bir kitap diye düşünüyorum.

Göz-Stephen King

Göz-Stephen King
Evet ilk kitap yorumumla sizlerleyim.Umarım yararlı olur.Bu arada belirtmekte fayda var.Yorumlarımın çoğunda SPOILER bulunur.Bu yüzden kitabı okumayanlar buna dikkat ederlerse iyi olur.Önce kitabın orjinal tanıtımı ile başlayalım:
"Ürkütücü ve korkunç... bu romanı elinizden bırakamayacaksınız."
- Chicago Tribune

"Kanınızın donduğunu hissedeceksiniz..."
- New York Times

"Tüyler ürpertici ve korku dolu!"
- Pittsburgh Post Gazette

                                                                 Benim Yorumum:
:
Romanda tüm arkadaşları tarafından dışlanan,normal bir lise öğrencisi  olan bir kızın(Carrie) hayatı ele alınmaktadır.İlk başlarda bu kızın normal,toplumdan dışlanan birisi olduğu düşünülür.Doğrudur da.Ama bu kızın bir özelliği daha vardır.O da telekinetik bir yeteneğe sahip oluşudur.Aşırı dinci bir anneyle birlikte yaşayan Carrie,sürekli toplumdan dışlanan bir yapıdadır.Okulda arkadaşları tarafından sürekli alay konusu olan birisidir.Olaylar ise lisenin son günlerinde mezuniyet balosunda yaşanan o korkunç anlarla devam etmektedir.Kısacası Carrie en sonunda hayatı boyunca yaşamış olduğu bu dışlanmanın öcünü almış diyebiliriz.Stephen King’in ilk romanı olan ‘’Göz’’ benim açımdan,ilk olmasına rağmen hiçte fena sayılabilecek bi roman değildir.Yani özetleyecek olursak King,bu ilk romanında gerçekten iyi bir kurgu yakalamış ve şöhretinin kapılarını aralayacak olan bir serüven yaratmayı başarmış diyebiliriz.


Evet umarım ilk kitap yorumum hoşunuza gitmiştir.Bu ilk olduğu için biraz kısa ama ilerleyen yazılarımda daha uzun ve iyi yazmaya çalışacağım.NOT: Yorumların en başındaki kitap tanıtım resmi bana aittir.İyi okumalar :)

''Mai Kalem Açılış''



Uzunca bir düşündükten sonra kendi okuduğum kitapların kendimce yorumlarını ve kritiklerini yapabileceğim blogumu açmaya karar vermiş bulunuyorum.Bu her ne kadar kendi kişisel görüşlerimi içerecek bir blog olacak olsada tabi ki takipçilerinde görüş ve ilgilerini içeren bir yapıya sahip olacaktır.Umarım herkesin iyi ve hoş bir vakit geçirebileceği bir blog olarak kalır.
-MaiKalem

 

Subscribe to our Newsletter

Contact our Support

Email us: Support@templateism.com

Our Team Memebers